14 Mart 2016 Pazartesi

BEKLEMEK



Hayatımız bir şeylerin gerçekleşmesini beklemek üzere kurulmuş. Ta anne karnında başlıyor beklemek serüvenimiz, ilk bekleyiş doğuş. Daha sonra konuşma, yürüme ve sayabileceğimiz onlarca şey ve en son ölümü bekliyoruz.
Beklemek sabır işidir ve biz farkında olmasak da bu güce sahibiz. Farkında olmadığımız ve yanlış yorumladığımız kavramlar yüzünden hayatımızın büyük bir bölümünü boşa geçiriyoruz. Beklemek kavramını yanlış algılıyoruz. Çünkü beklemek kavramını sabredersek başarırız olarak algılıyoruz oysa bekleyerek hiçbir şey gerçek olmaz. Beklerken öyle boş boş değil bir uğraş vererek, çabalayarak beklemeliyiz.
Misal bir anne bebeğinin doğumunu bekler ama doğurabilmesi için çaba göstermesi ıkınması gibi şeyler istenir. En güzel örnekte bir bebeğin çevresinde ki insanlar gibi yürümek arzusudur. Önce ayaklarının üstünde durmaya çalışır hemen yapamaz poposunun üstüne düşüverir ama bu yüzden vazgeçmez. Yürümesinin zamanı gelmiştir bunu hisseder ve tekrar ayağa kalkar bu sefer adım atmaya başlar. Düşe kalka yürümeyi de öğrenir. Aslında yürümek gibi hayatı da düşe kalka öğrenmiyor muyuz ? 
Bir bebek düştüğü halde tekrar yürümeye çabalıyor iken biz yetişkinler olarak neden bir şeyler için çaba göstermek yerine sabredersek beklersek gerçekleşir mantığı ile hareket ediyoruz, anlamış değilim.
Beklemesini sabretmesini bilelim lakin hayatımızı boşa harcamayalım. Boşa geçmiş bir hayat; kalan ömrümüz için pişmanlık, ahiret hayatımız için ise varsın siz düşünün...
Bu hayatta öğrendim ki her şeyin bir bedeli vardır ve bu bedel her ne ise ödenmek zorundadır.
Mustafa KILIÇ