8 Ağustos 2016 Pazartesi

ZAMAN-MUTLULUK

08.08.2016
Zamanın  yetmediğinden bahsedip dururuz. Oysa bunu derken bile zamanımızı boşa geçiriyoruz. Zamansızlıktan şikayet edeceğimize bir şeyler yapmaya başlamış olsaydık zamanımızın her daim var olduğunu görebilirdik. Zaman ile saplantıya girmek yerine yaşamı düşünüp planlar yapsa idik daha mutlu insanlar olurduk. Mutlu değiliz çünkü olduğumuz yerde sayıp duruyoruz. Kendimizi geliştirmek için zaman ayırmıyoruz. Fakat gereksiz düşüncelere bile zaman ayırıyoruz. Her türlü fedakarlıktan kaçıyoruz. Her şeyin çaba sarfetmeden  , fedakarlık yapmadan olmasını  istiyoruz. Ama unutuyoruz. Emeğin, verilen fedakarlıklar olmadan elde edilen hiçbir şeyin değeri yoktur. Bakın sadece baba parası yiyenlere ceplerindeki paranın değeri yoktur. Zaten olamazda. Olması için ya emek vermeleri gerekir ya da her şeylerini kaybetmeleri gerek.
Verdiğimiz nefesi aldığımız sürece zamanımız vardır. İstediğimiz şeyleri başaracağımıza inanır , çaba gösterir ve gereken fedakarlıkları yapar isek başarırız  ve kıymet bilirsek her daim mutlu oluruz.

Mustafa KILIÇ

14 Mart 2016 Pazartesi

BEKLEMEK



Hayatımız bir şeylerin gerçekleşmesini beklemek üzere kurulmuş. Ta anne karnında başlıyor beklemek serüvenimiz, ilk bekleyiş doğuş. Daha sonra konuşma, yürüme ve sayabileceğimiz onlarca şey ve en son ölümü bekliyoruz.
Beklemek sabır işidir ve biz farkında olmasak da bu güce sahibiz. Farkında olmadığımız ve yanlış yorumladığımız kavramlar yüzünden hayatımızın büyük bir bölümünü boşa geçiriyoruz. Beklemek kavramını yanlış algılıyoruz. Çünkü beklemek kavramını sabredersek başarırız olarak algılıyoruz oysa bekleyerek hiçbir şey gerçek olmaz. Beklerken öyle boş boş değil bir uğraş vererek, çabalayarak beklemeliyiz.
Misal bir anne bebeğinin doğumunu bekler ama doğurabilmesi için çaba göstermesi ıkınması gibi şeyler istenir. En güzel örnekte bir bebeğin çevresinde ki insanlar gibi yürümek arzusudur. Önce ayaklarının üstünde durmaya çalışır hemen yapamaz poposunun üstüne düşüverir ama bu yüzden vazgeçmez. Yürümesinin zamanı gelmiştir bunu hisseder ve tekrar ayağa kalkar bu sefer adım atmaya başlar. Düşe kalka yürümeyi de öğrenir. Aslında yürümek gibi hayatı da düşe kalka öğrenmiyor muyuz ? 
Bir bebek düştüğü halde tekrar yürümeye çabalıyor iken biz yetişkinler olarak neden bir şeyler için çaba göstermek yerine sabredersek beklersek gerçekleşir mantığı ile hareket ediyoruz, anlamış değilim.
Beklemesini sabretmesini bilelim lakin hayatımızı boşa harcamayalım. Boşa geçmiş bir hayat; kalan ömrümüz için pişmanlık, ahiret hayatımız için ise varsın siz düşünün...
Bu hayatta öğrendim ki her şeyin bir bedeli vardır ve bu bedel her ne ise ödenmek zorundadır.
Mustafa KILIÇ 

16 Ocak 2016 Cumartesi

aşk-sevmek-mesafeler-engeller..


Mesafe kelime anlamı iki cismin arasında ki uzaklıktır. Biz insanlar için ise aradaki uzaklık bizim kendi koyduğumuz mesafedir. Misal seven bir insan için mesafe olur mu? Kilometrelerce uzaklık olsun gerekirse mesafeler aşılır ama kalbe konan mesafeler aşılamaz. Herkesin algısı farklıdır fakat herkesin görüşüne saygılı olmak gerekir.

Bir insan başka birini sever kalkıp bazıları der ki; “öyle uzaktan sevilmez, olmaz öyle sevgi” haklıdır bunu söyleyen çünkü bilmez sevmenin ne demek olduğu. Sorsan sevgiyi biliyorum der ama sevgi öyle seviyorum demek ile olmaz. Sevmek engelleri aşmak ile olur. Aslında engel dedim de sevginin karşısında ki engel dediğin nedir ki? Kalbinde sevdasını taşıyan bir insan engeller karşısında yıkılır mı? Dünya aşk ile kuruldu, aşkı hala göremeyen insanlar var. Gözleri kör değil görmek isteyen görür gönül gözü ile ama aşkı yaşamak yürek işidir. Aşkın bedeli yanmaktır. Yanmak, yanar iken mutlu olmaktır. Yanmayı göze alamayan ne diye hayret eder aşka anlamam.

Birisi sana bu ilişki yürümez diyor ise gül ona. Çünkü yanmaktan korkandır onu diyen ve senin de yanmanı istemez. İstemez çünkü herkes kendi gibi olsun ki gözüm kamaşmasın aşktan der.

Ah bu insanlar anlam veremediğim insanlar…

Ne diye korkarsınız da aşktan yaşamadan sonunu görmüş gibi konuşursunuz. Eğer sonunu biliyor iseniz o halde deyin. Neymiş sonumuz? Tek son vardır bu dünyada bilinen o da ölümdür. Aşıklar için ölüm bile engel sayılmaz iken siz neyden korkarsınız? Üzülmekten deseniz bir hayal kurarsınız gökyüzüne bakarak ve üzüntünüz diner.

Ah bu insanlar nedir derdiniz?

Hep gülmek, mutlu olmak ise o zaman sevmekten korkmayacaksınız. Sevmeyen insanın mutluluğu sahtedir geçer gider. O yüzden diyorum ki; “sevenler için mesafeler, engeller yoktur” ve gerçek sevenler öldükten sonrada kavuşurlar birbirlerine yeter ki inanın.
İnancınızı sınayın. İnanmadan yaşayamazsınız….

Mustafa KILIÇ




8 Ocak 2016 Cuma

Doğru ve Yanlışlar



Biz ademoğlunun doğru yolu bulmada ki pusulası yaptığımız yanlışlardır yani hatalarımız. Kişi yanlışın ne olduğunu bilmeden doğru yolduğunu bilemez. 

Yanlışı bilebilmemiz için bazen içine girmemiz gerekir bazen ise gerçekçi bir düşünce yeterlidir. En sağlamı içine girip yanlışı görmektir fakat bazı yanlışların telafisi yoktur. Telafisi olmayan yanlışlar gerçekçi bir düşünce ile anlaşılan yanlışlardır.

Yaptığımız hatalardaki yanlışları görüp doğru yola girer isek hayatımızda yaptıklarımız daha fazla anlam kazanır. 

Bilerek doğru yolda olmak ile bilmeyerek doğru yolda olmak arasında dağlar kadar fark vardır. 
İyi bir insan bilmediği yanlışları yapmayan değil bildiği halde yanlıştan dönüp doğruyu yapandır. Ve bir insan yanlış yaptı diye kötü olmaz, Yaptığı yanlışı bildiği, tecrübe ettiği halde yanlışa dönüyor ise kötü olur. İyi bir insan yanlış yapıyorsa dönebilir doğruyu bulunca fakat kötülüğü kalbini sarmış insanın dönmesi zordur.

Doğru ve yanlış, iyi ve kötü, güzel ve çirkin; ne kadar zıt kavram var ise hepsi kalp ile alakalıdır. O yüzden her şeyin başlangıcı olan kalbi temiz tutmanız dileğiyle ve unutmayın tek doğru yol Hakk yoludur. Allah hidayetine erdirdiği Hakk yolunda yürüyen kullarından eylesin.(Amin...)

Mustafa KILIÇ

7 Ocak 2016 Perşembe

Özgürlük



Özgürlü kavramı herkesin algısına gören değişen kavramlardan bir tanesi.

Kimisi için 18 yaşına girmektir, kimisi için yaşadığı zorluklarda ki engellerinin kalkmasıdır, kimisine göre daha saymak ile bitmeyecek bir çok şey var.
Aslında özgürlüğümüzü kısıtladığını sandığımız yanılsamalarımız.

Özgürlük nefes alıp verebildiğimiz her saniyedir. Özgürlüğümüzü çevremiz veya yaşadığımız sağlık problemleri kısıtlamaz. Kendi özgürlüğümüzü sadece kendimiz kısıtlayabiliriz.

Ben ilik nakli olmuş bir kanser savaşçısıyım. Bir zamanlar özgürlüğümü tedavilerin getirdiği yasakların kısıtladığını düşündüm. Çok yasağım vardı; dışarı çıkmak, ailemle yemek yemek bile yasaktı. Bugünlerde öğrendim ki özgürlük beyinde başlayıp beyinde biter bir kavram olduğunu.

Gözümü yumup hayallere daldığımda özgürlüğümü fark ettim. Hayal kurarken yasakları olmaz insanın. Hiçbir hayal kirli olamaz, kirletilemez. O yüzden saftır hayaller. Özgürlüğümü hayallerimde yaşadım. Yaşadığım özgürlüğü yazılarıma yansıttım. En büyük özgürlüğüm oldu kalemimden dökülen düşüncelerim.

Bir insanın özgürlüğü doğup göbek kordonun kesilmesiyle başlar ama devam etmesi için özgürlüğünü içinde bulması gerekir buda düşünerek olur...

İçinizde ki özgürlüğü bulup yaşamanız dileğiyle...
Mustafa KILIÇ 

Ayrılık.


Ayrılık...

Ne zordur dimi bir insanın sevdiği insandan ayrı düşmesi. Biz ne zaman sevdiklerimizden bedenen ayrı düşsek yalnız hissederiz kendimizi oysa sevdiklerimiz kalbimizde değil mi ? Yani insan sevdiğinin yüzünü göremese bile içinde hatırlayamaz mı sevdiğini. Sevdiğinin yüzünü hayal edemez mi ?

Aslında ayrılıklar bizim hayatımızın dönüş noktaları değil mi? Biz ayrı düştüğümüzde yalnız kaldığımızda buluruz kendimizi. Yalnız kaldığımız da hayatla baş etmesini öğreniriz.Kendi gücümüzü yalnız kaldığımız da keşfederiz.

 Ayrılık dedim de ne kadar çok ayrılık çeşidi var. Kimi ayağından ayrılıyor yürüyemiyor, kimi sevdiğinden ayrılıyor kalbi yalnız kalıyor kimi de sevdiğini toprağa veriyor ayrı kalıyor.

Her ne kadar ayrılık insanın canını yaksa da büyüdüğü anıdır insanın. Ve unutmamak gerekir ki her ayrılığın birde kavuşması vardır...